İlk olarak Amerika’da Silikon Vadisi’nde adı duyulan Start-up kavramı globalleşen dünya ile hayatımıza daha çok dahil olmaya başladı. Günümüzde sayıları hızla artan Start-up
şirketlerinin temel amacı belirli bir duruma ya da probleme çözümler üretip kısa süre içerisinde insanlara hizmetlerini ulaştırmak. Geniş kitlelere hitap eden bu çözümler
sayesinde hızla gelişip popüler şirketler arasına girmeyi hedefliyorlar. Genellikle yazılım ve teknoloji alanlarında yoğunlaşmakla beraber bankacılık ve finans gibi farklı alanlarda
faaliyet gösteren start-up şirketleri de var. Başarılı bir start-up kurmak için şirketin ilk safhasında doğru iş modeline, güçlü bir networke ve minimum sermayeye sahip olması yeterli görülüyor. Ancak zamanla büyümeye başlayan şirketin rekabet ortamında devamlılığını sağlayabilmesi ve kar elde edebilmesi için yatırım alması gerekebiliyor. Bu aşamada yatırımcıların ve start-up kurucularının şirket içindeki konumunun hukuken belirlenmesi, maddi ve fikri sermaye arasındaki dengenin sağlanabilmesi için büyük önem arz ediyor. Finansal destek ya da işlevsel katkı sağlayacak yatırımcıları bulmak Start-up’ların büyüme sürecini hızlandırıyor.
Yatırımcı Türleri Nelerdir?
1)Melek Yatırımcı (Angel Investor)
Kendi birikimlerini kullanarak start-up’lara yatırım yapan ve genellikle karşılığında şirkette hisse sahibi olan kişiler için iş dünyasında melek yatırımcı terimi kullanılıyor.
Melek yatırımcılar, finansal desteğin yanında tecrübeleri ile de katkı sağlayabiliyor. Hatta bazılarının start-up’lara mentorluk desteği verdiği de görülüyor. Ülkemizdeki mevcut yasal düzenlemelerde melek yatırımcı terimini karşılamak için Bireysel Yatırım Katılımcısı (BKY) tabiri kullanılıyor. Yüksek risk içermesi nedeniyle finansmana erişimde sıkıntı yaşayan başlangıç veya büyüme aşamasındaki start-up’lara yatırım yapan BKY’ler hakkındaki “Bireysel Katılım Sermayesi Yönetmeliği” Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak 15.02.2013 tarihli Resmi Gazete ile yürürlüğe girdi. İlgili yönetmelik BKY olmanın şartlarını, kullandıkları ağı ve yatırımcıların alacağı devlet desteğini düzenliyor. Bu yönetmeliğe göre sadece gerçek kişiler BKY olabiliyor. Yani kurumlara, tüzel kişiliklere BKY lisansı verilmiyor. Ayrıca yönetmelikte şirketlerin yatırımcılar ile buluşmasını sağlamak için Bireysel Katılım Yatırımcısı Ağı (BKY Ağı) adı verilen ve BKY’lerin bir araya gelerek oluşturduğu tüzel kişiliği haiz yapılardan bahsediliyor. Hazine Müsteşarlığı BKY’ler ile olan iletişimini bu ağ üzerinden sağlıyor. BKY’ler istedikleri taktirde birden fazla ağa üye olabiliyorlar.
Bu yöntem sayesinde bütçe yetersizliğinden büyüyemeyen start-up’lar gelişme fırsatı bulurken, melek yatırımcılar da hem yönetmelik kapsamında sağlanan devlet desteğinden yararlanabiliyor hem de Gelir Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 82. Madde uyarınca hisselerinin %75 tutarındaki miktarı gelir vergisine tabi kazançlardan indirebilme imkanına sahip oluyor.
2)Girişim Sermayesi (Venture Capital)
Yatırımcıların uzun vadede değerleneceğini düşündüğü start-up şirketlerine sermaye artırımı ya da hisse devri yolu ile ortak olması yatırım yollarından biridir. Bu yöntem,
girişim sermayesi ya da risk sermayesi olarak anılır. Bahsedilen risk ise yeni yapılan bir hizmetin ya da ürünün piyasada tutunabilme olasılığıdır. Bu sebeple cesaret sermayesi
olarak da bilinir.
Venture capital yatırımı ile elinde parası bulunan yatırımcılar ile fikrini geliştirmek için fon arayan şirketler arasında bir ortaklık oluşur. Ortaklıkta, yatırım yapılan start-up’ların
başarılı olarak yatırımcıya uzun vadede önemli kazançlar getirmesi beklenir.
3)Kitle Fonlaması (Crowdfunding)
Kitle fonlaması, belirli bir amacın gerçekleşmesi için gerekli olan bütçeyi, birçok kişinin küçük miktarlar ile belirli platformlar üzerinden destek vermesi yoluyla karşıladığı bir
finansman yöntemidir. Mevzuatımızda Hisse Bazlı Kitlesel Fonlama (Equity Based Crowdfunding), Borçlanma Bazlı Kitle Fonlama (Debt Based Crowdfunding), Bağış Karşılığı Kitlesel Fonlama (Donation Based Crowdfunding) ve Ödül Bazlı Kitlesel Fonlama (Reward Based Crowdfunding) olmak üzere 4 çeşit kitlesel fonlama yöntemi yer alır.
Bağış Karşılığı Kitlesel Fonlama ve Ödül Bazlı Kitlesel Fonlama finansal getirisi olmayan modellerdir. Bağış karşılığı fonlamada hiçbir karşılık olmadan kitleden hibe
usulü ile destek toplanırken ödül bazlı fonlamada finansman arayışında olan şirket ön sipariş olarak müşteriden destek sağlar. Hisse Bazlı Kitlesel Fonlama ve Borçlanma
Bazlı Kitle Fonlamada ise aslen bir yatırım söz konusudur ve bu sebeple start-up şirketleri bakımından önem taşır.
Türkiye’de finansman getirisi olan yöntemler arasında ilk olarak hisse bazlı kitlesel fonlama yöntemi uygulanmaya başlandı. Hisse bazlı fonlamada, kitle fonlaması karşılığında start-up şirketinden fonlayana menkul kıymet olan bir pay verilir. 27 Ekim 2021 tarihinde yürürlüğe giren “Kitle Fonlaması Tebliği (III – 35/A.2)” ile borçlanma bazlı kitle fonlaması yöntemi düzenlenerek özellikle start-up şirketleri için yeni bir yöntem oluşturulmuş oldu. Bu yöntemde kişilerin fonlama karşılığında ödedikleri para doğrudan faizi ile birlikte geri ödenir.
İlgili yönetmeliğe göre kitle fonlama faaliyetleri sadece internet üzerinden ve SPK tarafından izin verilen platformlar tarafından gerçekleştirilebilir. Platformlara izin verilmesi için gereken şartlar tebliğin 5. maddesinde belirtilir. Bağış ve ödüle dayalı kitle fonlaması tebliğ kapsamı dışında tutulur.
Convertible Debt (Dönüştürülebilir Borç) Sözleşmeleri
Henüz fikir aşamasında olan ya da yeni kurulmuş bir start up’ın gelişebilmesi için ihtiyaç duyduğu nakdi bir şekilde sağlaması gerekir. Ancak kredi notunun olmaması gibi
sebepler finansman desteği sağlama noktasında şirketlere büyük bir problem oluşturuyor. Bu sebeple girişimcilik dünyası geliştikçe start-up şirketleri yatırım alma konusunda yeni yöntemler kullanmaya başladı. Convertible debt olarak ifade edilen sözleşme türü de bu yöntemlerden biridir.
Sözleşmenin amacı kısaca yeni kurulan şirkete düşük faiz miktarı ve 12-24 ay gibi kısa vadeler ile finansman sağlanmasıdır. Yatırımcı verdiği borç karşılığında sözleşmede
belirtilen koşullar gerçekleştiğinde önceden kararlaştırılan değere göre şirkette hissedar olma imkanına sahip olur. Sözleşmede belirlenen koşulların gerçekleşmemesi halinde,
şirketin aldığı finansmanı faizi ile birlikte yatırımcıya geri ödemesi gerekir.
Convertible debt sözleşmelerinin Türk hukukundaki yeri
Türk hukukunda convertible debt sözleşmelerinin tam bir karşılığı bulunmuyor. Borçlar Hukuku sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca paya dönüştürülebilir finansman sözleşmeleri olarak uygulandığı görülüyor.
02.05.2018 tarihinde yürürlüğe giren Sermaye Hareketleri Genelgesi’nde (Genelge) 11.05.2020 tarihinde değişiklik yapılarak ilk defa convertible debt kavramı kullanıldı. İlgili
genelgenin “Sermaye artırımında pay bedellerinin ödenmesi” başlıklı 6. maddesinin 12. Fıkrasına göre; Türkiye’de yerleşik kişiler ile yurt dışında kurulu girişim sermayesi fonları
arasında döviz cinsinden akdedilen paya dönüştürülebilir borç sözleşmelerinde, aşağıdaki şartlar aranır. Bu şartların sağlanması kaydıyla sözleşmenin tarafı Türkiye’de
yerleşik kişinin hesabına transfer edilen dövizle ilgili olarak; döviz kredisi kullanımının genel kurallarına dair Genelge’nin 14. maddesi kapsamında düzenlenen şartların
sağlanması zorunluluğu aranmaz:
- Borcun, transfer tarihinden itibaren azami 12 ay içerisinde sermayeye
ekleneceğine ilişkin açık bir hükmün yer alması,
- Şirketin infisahı veya tasfiyesi haricinde söz konusu tutarların mutlaka sermayeye
ekleneceğine (borç olarak devam etmeyeceğine) ilişkin bir hükmün bulunması ve
- Transfer edilen tutarın tamamının sermayeye ekleneceğine ilişkin bir hükmün
olması.
İlgili Genelge, Türk şirketleri tarafından yapılan yatırım işlemlerini kapsamaz.